BAZI KULÜPLERİMİZ, BAZI BAŞKAN VE YÖNETİCİLERİMİZ VAR "GÖKTEN TAŞ YAĞSA" MEDYADAN BİLİYORLAR. DOĞRUDUR, MEDYADA YANLIŞ İNSANLAR, YANLIŞ KURUMLAR...
Bazı kulüplerimiz, bazı başkan ve yöneticilerimiz var “gökten taş yağsa” medyadan biliyorlar...
Doğrudur, medyada yanlış insanlar, yanlış kurumlar olabilir...
Medyada hepimizin dertlendiği yalan haber olabilir...
Bunların hepsine katılıyorum...
Bunların hepsinden dertleniyorum...
Ama kabul edelim ki aynı yanlışlar, anlı-şanlı kulüplerimiz de dahil, futbol dünyasının belki de her tarafında var...
Öyle bir döneme geldik ki, bırakın eleştirmeyi, kulübün çıkarı doğrultusunda bir haber yapmazsanız sizden kötüsü yok...
Eğer yalan varsa, eleştiri sınırlarını aşan, hakarete varan, insan onurunu zedeleyen bir söylem varsa, buna tepkiye sonuna kadar varım.
Ama doğru bir haberin, hakaret içermeyen, yalanın yanından geçmeyen, sadece gerçeği yansıtan bir haberin, kulübün çıkarları ile örtüşmüyor diye tepkiyle karşılanmasını anlamakta zorluk çekiyorum.
Şu son onbeş gün içinde önemli bir yayın organının muhabiri ile önemli bir kulüp başkanımız arasında geçen dialoğu aktarmak istiyorum;
Muhabir, özellikle son dönemde futbol kamuoyunu yakından ilgilendiren bir konu ile ilgili bir-iki haber yapar. Haber doğrudur. Haberde hakaret yoktur. Haber gazetecilik diliyle yazılmış, günlük, sıradan bir haberdir.
Bu haberden sonra önemli kulübün başkanı, haberi yapan muhabiri arar. “Neden böyle haberler yapıyorsun...Yönetimin motivasyonunu bozuyor, rica ediyorum yapma” der.
Muhabir haberini savunur, doğru olduğunu, herhangi bir hakaret içermediğini söyler. Önemli kulübün, önemli başkanı buna rağmen üsteler. “Sen gene de yapma” der. Sakin bir ifadeyle...
Ama bu sakinlik biraz sonra ister “tehdit” deyin, ister “gözdağı”, ciddi bir öfke seline dönüşür.
Önemli kulübün önemli başkanı, sakin başladığı konuşmasında telefonu ciddi bir tehditle kapatır: “Bana bak... Birilerinin kayığına bindiysen, o kayığı da batırırım...”
İşte her gün gözlediğimiz, izlediğimiz, dinlediğimiz bir başkanın gerçek portresinden yansımalar...
Gazeteciler yanlış, gazeteciler kötü de, başkanlar, yöneticiler çok mu iyi?
Üç aşağı-beş yukarı hepsi aynı...
Medyada yalan var, kötü adam var, hakaret var, hepsini kabul ediyorum.
Ama yalan söyleyen başkanlar, kötü başkanlar, hakaret eden başkanlar, tehdit eden başkan ve yöneticiler yok mu?
Maalesef onlar da var...
--------------------------------------------------------------------------------
Güiza korkusu
MTK maçından sonra gazeteleri okuyorum, televizyon programlarını dinliyorum, başta Fenerbahçeli bazı taraftarlar olmak üzere Güiza konusunda erken bir paniğe girmiş gibiler. “Eyvah” diyenler, “Yeni bir Kezman mı geldi” diye dertlenenler, “Güiza da Kezmanlaştı” diyerek, daha iki maçta İspanyol gol kralından umudu kesenler.
Hemen belirtelim, Kezman, Fenerbahçe’ye transfer olurken, son iki yılı son derece formsuz geçiren ve inişe geçen bir futbolcu olarak geldi. Güiza ise İspanya gibi Avrupa’nın en zor liglerinden birinde gol kralı olduktan sonra, yani kariyerinin zirvesindeyken transfer oldu.
Kariyerinde inişe geçen bir futbolcu ile çıkışta olan bir futbolcu arasında paralellik kurmayı doğru bulmuyorum. Kaldı ki, Fenerbahçe’nin MTK karşısında ilk yarım saatte uzun toplarla pozisyona soktuğu Güiza, o altı pozisyondan ikisine iyi vurup gol yapabilseydi, bugün “ne golcü ama” diye konuşuyor olacaktık.
Ben Güiza için erken karamsarlığa karşıyım. Ama 30 milyon doları aşkın bir bedelle transfer yapıyorsanız, bu kadar büyük para ödüyorsanız, transfer ettiğiniz futbolcudan beklentiler de o kadar büyük oluyor... Güiza, Fenerbahçe formasıyla çok gol atar. Ama bu goller beklentilerin altında mı kalır, üstüne mi çıkar, onu bilemem.
--------------------------------------------------------------------------------
Affedersin Semih
Başkasını bilemem, ben kendimden sorumluyum. Semih’in iyi bir profesyonel olduğunu ama Fenerbahçe için çok da yeterli olmadığını düşünenler arasında ben de vardım. Semih, böyle düşünen belki de milyonlarca futbolseveri önce Avrupa Futbol Şampiyonası’nda müthiş yanılttı. Şampiyonada herkese parmak ısırtan inanılmaz bir performans sergiledi. Adeta kendini yeniledi, kendini aştı. Semih’in, yani milli formalı Semih’in yeni sezonda Fenerbahçe formalı Semih olarak çok etkili işler yapacağı, zaten daha yaz günlerinden belli olmuştu. Nitekim Semih, son iki MTK maçında o inanılmaz çıkışını aynen devam ettirdi. Semih’e dudak bükenler, artık eskisi kadar “Semih iyi bir yedek” diyemeyecek. Böyle bir şansları yok. Semih’in milli forma ile başlayıp, Fenerbahçe ile devam eden bu müthiş çıkışından mutluyum. Ayrıca kendisine dudak bükenler arasında bulunduğum için bir özür borcum olduğunu düşünüyorum. Böyle düşünen başkalarını bilemem. Ben “Affedersin Semih” diyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
Garip bir açıklama
Fenerbahçe’nin resmi internet sitesinden “Xabi Alonso ile ilgimiz yoktur” diye garip bir açıklama yapıldı. Oysa Fenerbahçe yönetiminin uzunca bir süre Alonso’nun transferi için uğraştığını “Sağır Sultan” bile duydu. Hatta yöneticilerin “Alonso’nun evlenmek üzere olduğu sevgilisi, Türkiye’ye gelmek istemiyor” diye yakınmalarını da çoğu insan biliyor. Bir transferle çok uğraşırsınız, çok istersiniz ama çeşitli nedenlerle olmaz. Bu yöneticileri küçültmez ki, bir kulübe prestij kaybettirmez ki. Bugün Real Madrid, Barcelona, Milan gibi devler bile istediği her futbolcuyu alabiliyor mu, transfer edebiliyor mu? Uğraşırsınız olmaz. Bu son derece normal. Ama, Xabi Alonso transferiyle bu kadar uğraştıktan sonra “Bu transferle ilgimiz yok” diye açıklama yaparsanız, işte bu normal değil.
--------------------------------------------------------------------------------
Bu kadar öfke niye
TRABZONSPOR belli ki bu sezon ses getirecek. Trabzonspor’un son iki hazırlık maçından Werder Bremen ile oynadığı karşılaşmayı izlemedim. Ama ne kadar etkili bir futbol oynadığını okudum. Son Wolfsburg maçını izledim, açıkçası iyi oynamadı. Aslında hazırlık maçları bunlar, iyisi olacak, kötüsü olacak. Benim anlamadığım son Wolfsburg maçında Trabzonsporlu futbolcular niye bu kadar gergindi. Serkan başta olmak üzere neden her pozisyonda hakemin, rakip oyuncunun üstüne yürüdüler? Yapmayın, şu kötü alışkanlıklarınızdan artık vazgeçin.
--------------------------------------------------------------------------------
Bitirin bu işi
BeŞİktaŞ, saygın bir kulüp. İbrahim Üzülmez ile İbrahim Toraman, bu saygın kulübün futbol takımının kaptanları. Yaptıkları olay, elbette kendilerine, karşılarındakine saygısızlık. Ama işi uzatmak, gündemde tutmak, sadece iki kaptanı değil, Beşiktaş’ı da yıpratıyor. Üstelik özür dilediler. Bitirin şu işi artık.
--------------------------------------------------------------------------------
Lincoln araba gibi
maraton.com.tr’de Lincoln haberleriyle ilgili yorumları okuyordum. Birbirinden ilginç yorumlar var. Ama birine bayıldım. İşte o yorum: “Lincoln; araba gibi... Ancak alırken ve satarken sevinirsiniz...”
ŞANSAL BÜYÜKA / AKŞAM
Anasayfa 
